Tem 17, 2011 - Makaleler    Yorum yok

KIDEM TAZMİNATI FONU

Kıdem tazminatı uygulaması, ilk kez 1936 tarihli 3008 sayılı ilk İş Yasası ile mevzuatımıza girmiştir. Şu anda da uygulamada olan 1475 sayılı yasanın 14. maddesine göre: iş yerinde bir yıldan fazla çalışan işçinin, haklı bir nedene dayanmadan işten çıkartılması sağlık, askerlik, kadın işçinin evlenmesi, yaşlılık emeklilik ya da malullük aylığına hak kazanma veya ölüm nedeniyle iş akdinin son bulması halinde işveren; işçiye ya da mirasçılarına, çalışılan her bir yıl için 30 günlük brüt ücreti tutarında kıdem tazminatı ödemektedir.

Kıdem tazminatı, işsiz kalan işçinin yeni iş bulana kadar geçecek sürede yaşamını sürdürebileceği işsizlik sigortası işlevi görmektedir. Öte yandan, emekli olan işçinin kıdem tazminatı ile eline geçen toplu para, emeklilik ikramiyesi niteliği taşımaktadır. Çalışma yaşamına ilişkin diğer yasal düzenlemelerde olduğu gibi Kıdem Tazminatı Fonu uygulamasının da temel gerekçesi, ILO ve AB normlarına ‘uyum’ dur . 1975 yılında 1927 sayılı yasa ile Türk İş Hukuku’na giren Kıdem Tazminatı Fonu, 30 yıllık bir tartışma döneminden geçmiştir. 4857 sayılı yasa gerekçesinde kıdem tazminatı kurumunun eski düzenleme boyutuyla devam edemeyeceği belirtilmiş ve kıdem tazminatı fonunun kurulmasını, İş Yasası’nın tamamlayıcı bir unsuru olarak ortaya koymuştur. Fon yasa taslağı, önümüzdeki dönemde ne kadar değişikliğe uğrar bilinmez ama bilinen gerçek şu ki; önünüzdeki dönemde fonun yasallaşmasına yönelik girişimler söz konusu olacaktır. Keza 4857 sayılı yasanın düzenlenme biçimi böyle bir girişimi zorunlu hale getirmektedir.

Fonda, kıdem tazminatı hakkının belirli hallerle sınırlı tutulması, işçi ve işveren kesiminin çıkarlarının örtüşmemesi, fon yönetimi ve işleyişi ile ilgili düzenlemelerin net olmaması, yasa yapma süreçlerini zorlaştıracağa benziyor.

Yasanın Kapsamı: Kıdem Tazminatı Fonu; İş Kanunu, Deniz İş Kanunu ve Basın İş Kanunu’na göre hizmet akdi ile çalışan işçiler ile bunları çalıştıran işverenler ve ölen işçilerin hak sahiplerini kapsamına almıştır. Yani tasarı gemi adamları ile gazetecileri de kapsamına alacaktır. (K.T.F.Y.Y.md.2)

Fonun Hukuki Yapısı: Kıdem Tazminatı Fonu: devlet güvencesi altında. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı, özel hukuk hükümlerine tabi, mali ve idari yönden özerk, özel bütçeli ve tüzel kişiliği olan bir kamu kuruluşu şeklinde kurulmak istenmektedir. Fon, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun denetimine tabi olmakla beraber, fon gelirleri bütçe kapsamı dışında tutulmuştur. Aynı zamanda Fon, Muhasebe-i Umumiye Kanunu, Devlet ihale Kanunu ve Sayıştay’ın vize denetimi dışında bırakılmıştır.

İcra ve iflas halinde fon alacakları doğrudan devlet alacakları seviyesine çekilerek, 1. dereceden alacak yapılmıştır(md.3)

Burada yasa koyucu fonu işlevsel hale getirmek amacıyla, fona özerk bir kamu tüzel kişiliği kazandırmaya çalışmıştır.

Fonun Yönetimi: Tasarısı’nın 4. maddesinde; fonun Yönetim Kurulu tarafından hem yönetileceği, hem de işletileceği öngörülmüştür. Türkiye şartları içinde bakıldığında ‘fon’ uygulamaları ile başarılı sonuçlar elde edilmediği görülmektedir. Özellikle çalışanların tasarrufa teşvik edilmesi adı altında yürütülmeye çalışılan fon uygulaması toplanması, değerlendirilmesi ve dağıtılması açısından tam anlamı ile başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Mevzuat çalışmaları itibarıyla dahil olumsuz örnekler üretmek mümkündür. Nitekim 4857 sayılı İş Kanunun 33. maddesinde Ücret Garanti Fonu oluşturulmasından bahsedilmesine karşılık kanunun yayın tarihinden itibaren bir seneden fazla süre geçmiş olmasına rağmen uygulama yönetmeliği henüz çıkarılmış değildir. Ayrıca devletin, tasarrufu teşvik ve konut fonunda olduğu gibi işverenden vergi ve SSK primlerini toplama görevini yerine getirmedeki ‘sicili’ de ortadadır.

Fonun Gelirleri: Kıdem Tazminatı Fonu’nun gelirleri, Sosyal Sigortalar Kurumu aracılığı ile hizmet akdine taraf işverenlerden tahsil edilen kıdem tazminatı primlerinden oluşmaktadır.

Fonun işleyişi pirim esasına dayandırılarak bir aylık ücret tutarı üzerinden iki taksit halinde işverence yıllık prim olarak fona yatırılması öngörülmüştür. Hemen belirtelim ki, sözü geçen ücret brüt ücrettir. Kıdem tazminatı fonuna ödenecek aylık prim miktarı, brüt ücret üzerinden hesaplanacak aylık kazancın %3’nü geçmemek koşuluyla Fon Yönetim Kurulu’nun önerisi üzerine Bakanlar Kurulu’nca belirlenir.

Bu düzenleme ile prim miktarının tespitinde bir üst limit konulmak koşuluyla inisiyatif Bakanlar Kurulu’na bırakılmıştır.

Ancak, tasarıda açıkça gerek fonların tahsilinde, gerekse Fon İdaresi’nin yürütülmesinde Fon Yönetimi ile Sosyal Sigortalar Kurumu arasında yasal zorunluluğa dayanan bir koordinasyon öngörülmektedir. Ayrıca işverenlerin mali külfetini azaltmak amacıyla, kıdem tazminatı fonuna ödenen primlerin, kazancın tespitinde gider olarak gösterilmesi de kabul edilmektedir.

Kıdem Tazminatı Fonundan Yararlanma ve Hak Kazanma: Tasarı, fonun yürürlük tarihinden önceki kıdem tazminatı süreleri için işvereni sorumla tutmaktadır. Dolayısıyla yürürlük tarihinden sonraki durum mevcut çalışanlar açısından farkı 2 sonuç ortaya çıkarmaktadır. Birincisi, yasanın yürürlük tarihinden önceki kıdem tazminatlarının fon kapsamına alınmaması ve kıdem tazminatı haklarının eski kanun hükümlerine göre devam etmesidir. Böylece bir anlamda, işçilerin kazanılmış hakları korunmuş olacaktır. İkincisi ise, yasanın yürürlük tarihinden sonraki çalışma sürelerine ilişkin kıdem tazminatı haklarının fon kapsamına devredilmesidir. Yasanın yürürlük tarihinden sonra işe girenler açısından mevcut çalışanlarda olduğu gibi bir ikililik söz konusu değildir. Çünkü işe başladıkları tarihten itibaren kendiliğinden kıdem tazminatı fonu kapsamına girmektedirler.

Bu kanunun kapsamına giren işçiler kıdem tazminatına aşağıdaki şekilde hak kazanacaktır:

a) Bağlı oldukları kurum veya sandıklardın yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı bağlanması yahut toptan ödeme almak amacıyla hizmet akitlerini feshetmeleri halinde,

b) İşverence hizmet akdinin feshedilmesi durumunda işçinin hak kazandığı yaşlılık, emeklilik, malullük ayılığı veya toptan ödeme almak amacıyla ilgili kurum veya sandığı başvurması halinde,

c) Adına en az 10 yıl fona prim ödenen işçinin isteği halinde,

d) İşçinin ölümü halinde kanuni mirasçıları, kıdem tazminatına hak kazanır.

Görüldüğü gibi, daha önce 1475 Sayılı Yasa’nın 14. maddesinde düzenlenen kıdem tazminatına hak kazanma koşullarından farklı bir durum ortaya çıkmaktadır.

Bundan böyle iş sözleşmesini haklı nedenle fesheden ya da iş sözleşmesi haksız bir neden bulunmadan işverence feshedilen işçiye ya da evlendiği için iş sözleşmesini bir yıl içinde kendi fesheden kadına ve muvazzaf askerlikten dolayı fesih halinde kıdem tazminatı ödemesi yapılmayacaktır.

Buna karşılık işten ister kendi isteğiyle ayrılmış olsun, ister çıkarılmış olsun, ister çalışıyor olsun, adına en az 10 yıl fona prim ödenen işçinin talebi halinde de kıdem tazminatı ödenecektir. Bu hüküm, şirketlerin dahi battığı kriz ortamında çalışanlar için önemli bir güvence olacaktır. Burada dikkati çeken husus, 10 yıllık sürenin ister kesintili olsun ister kesintisiz, fakat fiilen çalışılarak (yani fona prim ödenerek) geçirilmiş olmasıdır. Tasarıda emeklilik ya da yaşlılık aylığı almakta iken tekrar çalışmaya başlayanlara fona tekrar prim ödemeye başlanılan süreler için yeniden kıdem tazminatı ödeneceği fakat daha önce kıdem tazminatı ödenmiş sürelerin dikkate alınmayacağı hükmü (md.7,10) yer almıştır ki, bu da normaldir.

Fonun Denetimi: Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarısı, fonla ilgili kontrol ve denetleme yetkisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri ile Sosyal Sigortalar Kurumu müfettişlerine birlikte vermiştir. Kanunun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde İş Mahkemeleri yetkili kılınmıştır.

Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarısından işçi sendikalarının istemleri şöyledir; 10 yıllık faydalanma süresinin düşürülmesi, yaralanma şartlarının iyileştirilmesi, faiz, hesapta son ücretin dikkate alınması, TİS ile tazminata esas alınacak ücret günlerinin artırılabilmesi… Ancak işçi sendikaları fon birikimlerinin borsa, mevduat vb. yöntemlerle sermayeye geri döneceği kaygısından olup, kıdem tazminatı primlerinin fona yatırılmaması veya düşük ücret üzerinden yatırılması gibi durumların yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınması ve genel olarak kazanılmış hakların korunması için yeni bir düzenlemenin hazırlanmasını istiyorlar.

İşveren sendikaları ise; işçinin isterse 10 yılda kıdem tazminatını alabilmesi şartını, fonun mali açıdan kaldıramayacağını; dünyada kıdem tazminatı fonu diye bir fon bulunmadığını belirtmekte, işsizlik sigortası ve iş güvencesinin mevzuatımıza girmesi nedeniyle mevcut kıdem tazminatı müessesesinin üstlenmiş olduğu bu fonksiyonlarından arındırılarak, kıdem tazminatının, bir tür emeklilik ikramiyesine dönüştürülmesi gerektiğini öne sürmektedirler. İşverenler sendikaları ayrıca kendilerinin işten çıkarma tazminatından sorumlu tutulmamasını, fonun geçmiş hizmet sürelerinden de sorumlu olmasını ve fona ödenecek primin çıplak ücret üzerinden alınmasını istiyor. Ayrıca her tam yıl için işverence işçiye ödenecek 30 günlük ücretin ise 15 güne indirilmesini istiyor.

Çalışma Meclisleri, kıdem tazminatı fonunun kurulmasının gereğini üç temel gerekçeye dayandırmıştır.

Birincisi, işçinin kıdem tazminatı hakkını güvence altına almak ve bu hakkı her türlü ihtilaftan korumak: ikincisi yüklü kıdem tazminatı ödemeleriyle işyerlerinin güç durumda kalmasını önlemek; üçüncüsü ise ekonomik kalkınmaya katkıda bulunacak bir fon oluşturmaktır.

Geçmiş uygulamalar ülkede pek çok fona devletin şu veya bu nedenle el attığını, içini boşalttığını göstermiştir. Oysa fon birikimlerinden borç alınamayacağı, geçici bile olsa başka bir fona vs. ye hatta başka fondan (örneğin işsizlik fonundan) kıdem tazminatı fonuna aktarma yapılamayacağı da yasaya eklenmelidir.

Prim-fon ilişkisinin iyi kurulması, aktüeryal hesapların iyi yapılması gerekir. Aksi takdirde fon açık vereceğinden ortaya skandal sonuçlar çıkabilir. Böyle bir durumda da açığın Hazine tarafından kapatılması hatta fonda oluşabilecek açıkların Hazinece kapatılacağının tasarıya eklenmesi en uygun çözüm olacaktır.(1)

1475 sayılı İş Kanunundaki kıdem tazminatı maddesi yürürlükte bırakılıp bu Kanunda yer alan kıdem tazminatıyla ilgili ceza hükümleri yürürlükten kaldırılınca kıdem tazminatının emredici hüküm olma niteliği ortadan kalkmış ve kıdem tazminatı her türlü anlaşmaya açık bir medde haline gelmiştir. Bu sorun bir an önce giderilmelidir. Gelecek sayıda buluşmak dileğiyle.

Fadime YAZIRHAN

Ocak 2005

Kaynakça:

1-Eylül 2004 TİSK dergi ve Prof.Dr.A.Can TUNCAY ait yazı

2-Bilim Komisyonu Tarafından Hazırlanan, Kıdem Tazminatı Fonu Kanun Tasarısı (K.T.F.Y.Y) ve Gerekçesi, 16 Haziran 2002

3-Sendika.org.

Yorum yaz!