Tem 2, 2011 - Makaleler    Yorum yok

Bilgi Edinme Hakkı ve Dilekçe Hakkı, Anayasal Bir Haktır!

Bilgi edinme hakkı, birçok ülkede anayasal haklar arasında yer aldığı gibi ülkemizde de anayasal bir hak olarak düzenlenmiştir.

Nitekim 1982 Anayasası’nın 74. maddesi “Dilekçe Hakkı” başlığı altında, vatandaşına kendileriyle ya da kamuyla ilgili dilek ve şikayetler hakkında, yetkilimakamlara ve TBMM’ye başvurma hakkı tanımıştır. Ayrıca kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmaları ise; 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ve 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkındaki Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanunlar belgelere ulaşma özgürlüğünü ve halkın bilgi alma hakkını güvence altına almayı amaçlayarak hazırlanmıştır.

Dilekçe hakkı, sorunlara cevap almak için bilgi edinmeyi, şikayette bulunmak suretiyle denetlemeyi, dilek ve öneride bulunmak suretiyle de demokratik katılımı sağlayan siyasal haklardandır.
Dilekçenin konusuyla ilgili olmayan bir idari makama verilmesi durumunda, bu makam tarafından, dilekçe yetkili idari makama gönderilir ve ayrıca dilekçe sahibine de bilgi verilir.

Türk vatandaşlarının kendileri ve kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri konusunda yetkili makamlara yaptıkları başvuruların sonucu veya yapılmakta olan işlemin sonucu hakkında dilekçe sahiplerine en geç otuz gün içinde cevap verilir.

Uluslararası düzeyde şeffaflık ilk kez, Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirisi’nin 19. maddesinde iletişim özgürlüğü alanında ifade edildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘ifade özgürlüğü’ başlığını taşıyan 10. maddesinde ifade özgürlüğünün milli güvenlik gibi konular söz konusu olduğunda kısıtlanabileceği belirtilmiştir. Nitekim ilgili yasa da bilgi edinme hakkının sınırını, devlet sırrı ve niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler olarak nitelendirilmiştir.

Yasa “demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak” kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenliyor.

Yasanın genel gerekçesi; “demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün gereklerinden olan bilgi edinme yasası, yönetimin yaptığı işlemlerden dolayı halkın denetimine açık olmasını sağladığı gibi, halkın devlete karşı duyduğu kamu güvenini de daha yüksek düzeylere çıkarmayı amaçlar” şeklindedir.

Kullanılan bu hak sayesinde hem halkın devleti denetleme imkanı kolaylaşmakta, hem de devletin demokratik karakteri güçlenmektedir. Kanunun gerekçesinde ayrıca, kamu kurum ve kuruluşlarında açıklık ve şeffaflık ilkeleri, gizlilik kavramının keyfi bir şekilde uygulanmasının önlenmesi ve halkın, yönetenlerin işlem ve faaliyetlerini denetlemesi amaçlanmıştır. Demokratik ülkelerde, bilgi edinme hakkı, temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bağlamında vazgeçilmez haklardan biri olarak kabul edilmiştir.

Anayasa’nın 74. maddesinde düzenlenen dilekçe hakkı ve bununla ilgili olarak özel düzenlemelerle getirilen Bilgi Edinme Yasasına rağmen, hala anti demokratik uygulamalarla karşılaşmaktayız. Bazen avukat olarak, biz bile bu sorunları aşmakta zorlanırken, hukukçu olmayan insanların işi çok daha zor olacaktır. Bir örnek verecek olursak;

Evinize gelen su faturasını çok yüksek buldunuz ve itiraz etmek istiyorsunuz. Öncelikle faturanın adresinize geldiği günden itibaren en kısa sürede faturaya itiraz etmelisiniz. Dilekçenizi, kuruma hitaben ve fatura bilgilerini de ekleyerek itirazlarınızı ve nedenlerinizi belirtip, faturanın yeniden incelenmesini talep etmeniz gerekiyor. Bu dilekçeyi kuruma götürdüğünüzde evrak kayıt bölümüne verip evrak kayıt numara ve tarihi almanız gerekecektir. Böyle bir durumda bir çok ihtimalle karşılaşabilirsiniz.

Birinci ihtimalde evrak kayıt memurluğu dilekçenizi alır ve dilekçenizdeki istemlerinize 15 gün içinde olumlu veya olumsuz yanıt verir. Nitekim dilekçeyi yanlış kurum veya bölüme vermiş olsanız dahi, kurumlar dilekçenizi alıp yanıt vermekle yükümlüdürler.

İkinci ihtimalde;”Faturaya itirazları kabul etmiyoruz. Biz bu dilekçeyi almaya yetkili değiliz, dilekçenizi filanca şubemizdeki filanca genel müdüre götürmeniz gerekir.” Şeklinde bir yanıtla karşılaşabilirsiniz.

Üçüncü ihtimalde; “biz bu dilekçenizi alamayız, noter kanalıyla gönderin”, denebilir.

Dördüncü ihtimalde ise “kurumumuzun evrak kayıt bölümü yok, biz de evrak almaya yetkili değiliz”, yanıtıyla karşılaşabilirsiniz.

Peki bu çoktan seçmeli durumlarla karşılaşmanız halinde ne yapacaksınız? Burada da birkaç ihtimal var;

1. Sizinle tartışan ve evrakınızı almayan memuru bir üst amirine şikayet edip, bilgi edinme ve faturaya itiraz hakkınız olduğu konusunda ısrarcı olabilirsiniz.

2. Kurumda bir tanıdığınız varsa onu devreye sokup, itirazınıza yanıt alıp alamayacağınızı kısa yoldan öğrenebilirsiniz. Ama unutmayın ki; bu yolla sadece tanıdığınız sayesinde sinirlerinizi yatıştırıp, kendinizi ayrıcalıklıymış gibi hissedersiniz. Tanıdığınız sayesinde demlice bir çay içersiniz. Onun sayesinde ilgililer size, faturaya itiraz ederek boşa uğraşacağınızı, üstüne üstlük bir sürü de para harcayacağınızı; bu nedenle AKILLI davranmanız gerektiğini anlatır ve sizi uğurlarlar. Sizin de anlayacağınız üzere, bu yolla bir yere varamayacağınız gibi faturanız da incelemeye alınmaz.

3.Dilekçenizi ilgili kuruma telgraf, iadeli taahhütlü mektup veya noter kanalıyla ihtar çekerek gönderebilirsiniz. Bu durumda idare en kısa zamanda olumlu veya olumsuz yanıt vermek zorundadır.

Zira, yasa “Bilgi Verme Yükümlülüğü” başlığı altında şöyle bir düzenleme getirmiştir. “Kurum ve kuruluşlar, bu kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.”

Aynı yasanın başvuruların cevaplandırılması başlığı altında “Kurum ve kuruluşlar, bilgi edinme başvurularıyla ilgili cevaplarını yazılı olarak veya elektronik ortamda başvuru sahibine bildirirler. Başvurunun reddedilmesi halinde bu kararın gerekçesi ve buna karşı başvuru yolları belirtilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Yani kurum dilekçenize olumsuz olarak yanıt verse bile gerekçesini açıklamakla yükümlüdür.

Kurumun “biz dilekçeyi almakla yetkili değiliz, filanca kurum yetkilidir”, gerekçesiyle dilekçenizi almaması yasaya aykırıdır. Şöyle ki; yasanın 7. maddesi “…. İstenen bilgi veya belge, başvurulan kurum ve kuruluştan başka bir yerde bulunuyorsa, başvuru dilekçesi bu kurum ve kuruluşa gönderilir ve durum ilgiliye yazılı olarak bildirilir” şeklindedir.

Dördüncü ihtimal ise, avukatınıza başvurup, yasal girişimlerde bulunabilirsiniz. Ancak avukat olarak biz de gittiğimiz kurumlarda aynı şekildeki uygulamalarla karşılaşmaktayız. Zira, avukat da her gittiği yerde işini hemen çözemeyebilir. Bu durumda bizim hukukçu olarak, sizlerden farklı bir alternatifimiz daha var. Ankara Barosuna bağlı Avukat Hakları Merkezi kanalıyla, dilekçeyi almayan ve işlem yapmayan kuruma ve ilgiliye karşı tutanak tutmak ve savcılığa suç duyurusunda bulunmaktır.

Ayrıca bilgi edinme hakkınızın ve dilekçe hakkınızın engellenmesinden kaynaklanan bir zarar doğmuşsa, avukatınız aracılığıyla veya kendiniz tazminat davası açıp zararınızın tazminini isteyebilirsiniz.

Demokrasi, kurumlara ve insanların yaşam tarzlarına yerleşen bir kültür olmadığı sürece bu tip engellerle karşılaşılması kaçınılmazdır.

Bilgi edinme yasası gereği, kurum başvurulara on beş gün içinde yanıt vermek zorundadır. Ancak istenen bilgi veya belgenin, başvurulan kurum ve kuruluş içindeki başka bir birimden sağlanması; başvuru ile ilgili olarak bir başka kurumun görüşünün alınmasının gerekmesi veya başvuru içeriğinin birden fazla kurum ve kuruluşu ilgilendirmesi halinde, bilgi veya belgeye ancak otuz iş günü içinde cevap verilmelidir. Bu durumda, sürenin uzatılması ve bunun gerekçesi başvuru sahibine yazılı olarak ve on beş iş günlük sürenin bitiminden önce bildirilir.

Bilgi veya belgelere erişimin maliyeti varsa, idare size durumu bildirir. İdarenin bu bildirimi on beş iş günlük süreyi keser. Başvuru sahibi on beş iş günü içinde ücreti ödemeze talebinden vazgeçmiş sayılır.

Bilgi ve belge edinme istemi reddedilen başvuru sahibi, yargı yoluna başvurmadan önce kurumun ret kararının tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na başvurarak itiraz edebilir. Kurul,  bu konudaki kararını otuz iş günü içinde verir. Kurum ve kuruluşlar, kurulun istediği her türlü bilgi veya belgeyi on beş iş günü içinde vermekle yükümlüdürler. Kurula itiraz, başvuru sahibinin idari yargıya başvurma süresini durdurur.

Ayrıca, bu kanunun uygulanmasında ihmali, kusuru veya katı bulunan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında, tabi oldukları mevzuatta yer alan disiplin cezaları uygulanır. İşledikleri fiillerin niteliği, ceza kovuşturması gerektirmesi halinde ayrıca ceza kovuşturması yapılabilir.

Söz konusu Anayasa ve kanun hükümlerinin uygulanmasında gerekli hassasiyetin gösterilmediği, dilekçeyle yapılan başvurulara idari makamlar tarafından cevap verilmediği veya yasal süresinden sonra cevap verildiği, dolayısıyla dilekçe hakkının etkin şekilde kullanımının gerçekleşmediği yolundaki şikayetler üzerine Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN tarafından 24 Ocak 2004 tarih ve 25356 sayılı Resmi Gazetede Dilekçe ve Bilgi Edinme Hakkının Kullanılması Hakkında Genelge yayımlanmıştır. “Dilek ve şikayetlerini, kamu kurum ve kuruluşlarına gelerek sözlü veya yazılı olarak ileten başvuru sahiplerinin, hoşgörü ve güler yüzle karşılanarak yardımcı olunması gerektiği” genelgede belirtilmiştir. Genelgede;

“Bireylerin kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında idari makamlara başvuruda bulunmaları, kendileri veya faaliyet alanlarıyla ilgili konularda bilgi edinme haklarını kullanmaları, eşit, tarafsızlık, açık ve demokratik bir yönetimin olmanın gereğidir. İdare – birey ilişkisinde hukukun üstünlüğünü, demokratikleşmeyi ve saydamlığı sağlayabilmek için, idari faaliyetlerin yürütülmesi sırasında bireysel hak ve özgürlüklere duyarlı davranılması hukuk devletinin en temel niteliğidir.”şeklindeki görüşlere biz de aynen katılmaktayız.

Demokrasiye susamış bir halk olarak, hak arama bilincimiz ne kadar gelişmiş olursa, yaşam da hepimiz için daha kolay olacaktır. Demokrasi sadece bir siyasal yönetim şekli değil, bir yaşam tarzı, bir düşünce biçimi ve bir ahlaktır.

Haklarımızın kısıtlanmadığı daha demokratik ve şeffaf bir Türkiye dileğiyle.

Av. Fadime YAZIRHAN

Haziran 2005

Yorum yaz!